🦮 Peygamber Efendimizin Doğumuyla Ilgili Sözler

Muhammed’in (s.a.s.) doğum yeri ve yılı Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, 20 Nisan 571 (12 Rebiülevvel) Pazartesi günü Mekke’de doğdu. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz doğmadan önce birçok ilâhî tecellî zuhûr etmişti. Bütün kâinât âdeta O’na hasret çekmekteydi. Çünkü O, yaratılışın sebebi idi. Prof. Dr. Azimli'den Peygamber Efendimize çirkin sözler: Diyanet'ten tepki geldi! GİRİŞ 09.02.2022 15:22 GÜNCELLEME 09.02.2022 15:57 Çocuklarla ilgili Peygamber efendimizin Hadisleri ,Kız çocukları ile ilgili hadisler 1- Resulullah (s.a.a) buyurmuştur: “Babanın senin üzerinde hakkı olduğu gibi çocuklarının da hakkı vardır.” 2- Resulullah (s.a.v) buyurmuştur: “İyilik etmeleri için çocuklarınıza yardımcı olun. Her anne ve baba çocuklarının itaatsizliğine engel olabilir.” 3- Peygamber PeygamberEfendim adlı şiir sayfası çok güzel 1 ay sonra peygamber efendimizin dogumu herkes kutlasın siirlervesozler.com 2011-2022 Şiirler ve Sözler Peygamber Efendimiz İle İlgili Güzel Sözler. 27 Mart 2016. 47836. 1. Bu dünyaya gelen en büyük insan Hz. Muhammed (s.a.v)’tir. Yüceh Allah onu alemlere rahmet olsun diye göndermiştir. Zaten sadece müslümanlar için değil, tüm dünya açısından Peygamber Efendimiz tüm zamanların en etkili kişisidir. Bugün dünyada 1.5 Peygamber efendimizin en çok okuduğu dua, Rabbena âtina duasıdır. Bir hadis-i şerif meali: (Ey Âdemoğlu, sen Allah’ın azabına takat getiremezsin. Onun için, “Rabbena âtina fid-dünya haseneten ve fil-âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr” demelisin.) Bu dua, Bekara suresinin 201. âyet-i kerimesidir. PeygamberEfendimizin Dilinden Dualar. Duâ, Sermayesiz servettir .. Bizlere duâ etmeyi bahşeden, Sesimize kulak veren Allah’a hamdolsun .. Acizliğini, zayıflığını ve fakirliğini itiraf eden kul, dua vasıtasıyla gücü her şeye yeten ve her şeyin sahibi olan Yüce Allah ile aracısız irtibat kurar, O’na niyazda bulunur ve O Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'in İstanbul'un fethi ile ilgili hadisi ve anlamı İstanbul'un fethi Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in hadisi şerifinden sonra birçok Müslüman kumandan PeygamberEfendimiz (sav)’in dört kız, üç de erkek olmak üzere toplam yedi çocuğu olmuştur. Bunlardan İbrâhîm hariç, diğerlerinin hepsi Hz Hatîce Validemiz’den dünyaya gelmiştir. İbrâhîm ise, Mukavkıs’ın Resûlullah’a (sav) hediye olarak gönderdiği Kıptî Mâriye’den dünyaya gelmiştir. Peygamber Efendimiz Peygamber Efendimizin(SAV) Tavsiye Ettiği Faziletli Zikir: İslam'a Göre Makbul Dua ve Önemi: 0: 1K: 25 Eki 2021: K: Çözüldü Rüyada Peygamber Efendimizi Görmek İsteyen Ne Yapmalıdır? Muhtelif Meseleler: 3: 270: 24 Eki 2021: G: Peygamber Efendimiz'in Birlik, Beraberlik, İlgili sözleri: Hadis Bahçesi: 1: 15K: 25 Eyl 2007 SÜKUT Ramazan hakkinda peygamber efendİmİzİn sÖzlerİ. Yaklaşmakta olan mübârek Ramazan ayına hürmet etmek lâzımdır. Hürmet etmek için de, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmeli, yasaklarından kaçmalıdır. Oruç tutup da, gıybet eden, yalan söyleyen, kalb kıran, haramlardan kaçmayan kimse, Ramazan ayına hürmet Bu ağır borç yükünden kurtulabilmek için dua etti.Peygamber Efendimizin hürmetine bu maddî sıkıntılarını gidersin diye Allah’a niyazda bulundu. Orada öylece yalvarıp yakararak dua ederken uyuyakaldı.Rüyasında Peygamber Efendimizi gördü. Hemen ellerini öptü, durumunu arz etti ve Efendimizden yardım istedi. gCF0f. Sayfa İçeriği Peygamber Efendimizin Özlü Sözleri, Peygamber Efendimizin Özlü Sözleri Kısa, Peygamber Efendimizin Özlü Sözleri Resimli, Peygamber Efendimizin Özlü Hadisleri, Hz. Muhammed Sözleri Alemlere alim olarak Rabbimizin gönderdiği Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed söylemiş olduğu en güzel ve özlü sözleri derledik. Sosyal medya hesaplarınızdan Peygamber Efendimizin Özlü Sözlerini paylaşmayı unutmayın. Peygamber Efendimizin Özlü Sözleri Editör Seçimi Tek kurtuluşumsun dua'm Seni yüreğimden Dilime düşürene hamd olsun. Kıyâmet günü Cennete ilk çağırılacak varlıkta da darlıkta da Allah'a çok hamdedenlerdir. Zenginlik servetin çokluğuyla değildir. Gerçek zenginlik ruhun zenginliğidir. Dikkat edin, sizden biri kardeşinin verdiği hediyeyi reddetmesin. Eğer bir şey de bulursa, ona mukabelede bulunsun. Nefsin yed-i kudretinde olana yemin ederim ki, bana bir koyun kolunun ucu hediye edilse kabul ederim. Ve eğer bir kol için davet edilsem ona icabet ederim. Mümin bir delikten iki defa sokulmaz. -İslâm, güzel ahlâktır. “Allah bir kapıyı kaparsa, bin kapıyı açar!” “Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz” Müslümanların derdini dert edinmeyen onlardan değildir. Kurban kesiniz. Onunla nefsi temizleyiniz. Bir kimse gününde kurbanını alır kıbleye yatırırsa onun boynuzu tersi kanıkılı ve her zerresi Kıyâmet Günü o kimse için hazır olur. Yere düşen kan Alah'ın muhâfazasına düşmüş olur. Az infak edinçok ecir alın. Kim insanların dînî işlerinde Allah'ın faydalı kıldığı bir ilmi gizlerse Allah Kıyâmet günü onu ateşten bir gem ile gemler. İnsanları inandıklarından vazgeçirmek onları bir şeye inandırmaktan daha zordur. Mümin bir delikten iki defa sokulmaz. En hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğreteninizdir. Nazar ve nefes az kaldı kaderi geçecekti. Nefes ve nazardan Allah’a sığının. Deli, cüzzamlı ve alaca hastalığı olan kimseler ile nikah yapmaktan kaçının.” Hiçbir nefis sahibi canlı yoktur ki, üzerinden yüz yıl geçsin. İyi bilin ki vallahi ey Medine ahalisi! Sizler, muhakkak kıyamet gününden 40 gün kadar önce burasını terk edeceksiniz. Helalinden ye ki; duaların kabul olsun. Halka teşekkürde bulunmayan Allah a şükretmez. Her çile cennet yolunun bir taşıdır. İmtihandan kaçan Ahireti kaybeder. Veren el alan elden hayırlıdır. Çünkü veren el infak edici alan el ise isteyici eldir. Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. Nerede olursan ol Allah”a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. “Sözlerin en güzeli Allah’ın kitabı, yaşam tarzının en güzeli Muhammed in yaşam tarzıdır.” “İman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz! Bir birinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” “Bir kimseyi seviyorsanız Allah için sevdiğiniz söyleyin ki o da sizi sevsin.” “Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.” “Allah Teâlâ gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tövbesini kabul etmek için de gündüzün elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar bu böyle devam edip gider.” “Rükûda âlemlerin Rabbine tâzim ediniz. Secdede ise dua etmeye çalışınız; çünkü oradaki duanızın kabul olma ihtimali daha fazladır.” Kim her gün farzlar dışında on iki rekat nâfile kılarsa Allah onun için cennette mutlakâ bir ev inşa eder. Şiir vardır ki hikmettir. Beyân vardır ki büyüdür. Ümmetimden bir grup insan Kur'an'ı muhakkak sûrette okuyacak. Ancak bunlar okun avı süratle delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar. Ya hayır konuş ya da sus. Duâ ibâdetin ta kendisidir. Mümin kardeşinle münakaşa etme onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. Allah Kitabı Resulü mü'minlerin yöneticileri ve tüm Müslümanlar için nasihattir. Acı da olsa doğruyu söyleyiniz. Kıyamet günü insanların en çok azap görenleri, Allah’ın yarattıklarını taklit edenlerdir. Benim ağzımdan yalan uydurmak, başka bir kişinin ağzından yalan uydurmaya benzemez. O halde, benim ağzımdan yalan uyduran, cehennemdeki yerine hazırlansın. Allah’ın cezalarından birini tatbik etmek, Allah’ın beldelerine kırk gece yağan yağmurdan daha hayırlıdır. İnsanları inandıklarından vazgeçirmek onları bir şeye inandırmaktan daha zordur. Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır. Kınayıcı olmayın, kınamayın insanları, bir kınayıcının kınadığı şeyi Allah ona göstermeden canını almaz. Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. “ALLAH’ım dalalete sapıklığa düşmekten veya başkalarını dalalete düşürmekten, hataya düşmekten veya başkasını hataya düşürmekten, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, cahillik etmekten veya cahillikle karşılaşmaktan, sana sığınırım ” “Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyilikleridir.” “Bana yakın olanlar soyumdan gelenler değil yolumdan gelenlerdir.” “İşler ehil olmayanlara verildiğinde kıyameti bekleyin.” Babayla İlgili Güzel Sözler Bizlerin rahatlığı ve mutluluğu için bir ömür boyu çalışan babalarımızla ilgili güzel sözler hazırladık. Yine yazımızda babaya güzel sözler uzun... Mevlid, Efendimiz’in sallallâhu aleyhi ve sellem doğumuna, doğum yeri ve zamanına, Peygamber Efendimiz’in doğumu münasebetiyle yapılan mera­simlere verilen isimdir. Aynı şekilde yine Peygamber Efendimiz’in doğumunu anlatan manzum veya nesir eserlere de mevlid denir. Bu bağlamda Peygamber Efendimiz’in doğumuna ve bununla ilgili yapılan faaliyetlere “mevlid”, doğ­duğu aya “mevlid ayı” doğduğu geceye de “mevlid gecesi” denmiştir. Aslı “mevlid” olan bu kelime dilimizde “mevlüd” şeklinde de kullanılmıştır. “Mevlid gecesi”ne, yani Peygamber Efendimiz’in dünyaya geldiği geceye, “Kadir gecesi, Mirâc gecesi, arefe gecesi, cuma gecesi” gibi mübarek gün ve geceler içerisinde ayrı bir önem atfedilmiştir. Hattâ Kadir gecesinden dahi üstün bir gece olarak kabul edenler vardır. Peygamber Efendimiz’in doğum günü konusu, her şeyden önce Peygamber Efendimiz’in kendisinin bazı ifadelerinde, yani hadîs­lerde de yer almaktadır. Meselâ, kendisine pazartesi günü oruç tu­tulması konusu sorulunca “Ben o günde doğdum ve Kur’ân bana o günde indirildi.” şeklinde cevap vermiştir. Benzer soruyu Hazreti Ömer sorunca, ona da aynı cevabı vermiştir. Aynı şekilde İbn Abbas’tan, “Peygamber Efendimiz’in pazartesi günü doğduğu, peygamberliğin pazartesi günü geldiği, Mekke’den pazartesi günü hicret ettiği, Medine’ye pazartesi günü girdiği, vefâtına işaret sayılan âyetin pazartesi günü indiği ve pa­zartesi günü vefât ettiği” şeklinde bir hadîs de rivâyet edilmektedir.[1] Peygamber Efendimiz’in doğum tarihi, tarihçilerin ve hadîsçilerin ortak görüşü olarak, “Fil Vakası” diye bilinen Ebrehe’nin Kâbe’yi yık­maya teşebbüs ettiği yılda, Ebrehe’nin Mekke’ye gelişinden elli gün önce; Kisrâ’nın saltanatının kırkıncı yılında; İran Kıralı Enûşirvân’ın saltanatının 42. yılında; Rebiülevvel ayının 12’si, Pazartesi günüdür. Bunun için daha ilk dönemlerden itibaren, “12 Rebiülevvel Pazartesi günü” her yıl düzenli olarak Peygamber Efendimiz’in doğum yıl dönümü olarak kutlana gelmiştir. İlk önce şunu belirtmek gerekir ki, Peygamber Efendimiz döneminde, aynı şekilde Hulefâ-i Râşidîn ve Emevîler döneminde Peygamber Efendimiz’in doğumuyla ilgili olarak me­râsim niteliğinde herhangi bir faaliyet söz konusu değildir. Fakat Peygamber Efendimiz’in “doğum gününün” daha sahabî döneminde dillerde dolaştığı, buna dayalı olarak birtakım işlerin yapılmak istendiği düşüncesine rastlanmaktadır. Meselâ, takvim belirleme için yapılan müzakerelerde belirlenecek takvi­min Peygamber Efendimiz’in “doğum günü” ile başlatılmak istenmesi, “doğum günü” kavramının toplumun hafızasında nasıl yer ettiğini gösteren ve bunun bir önemi olduğunu ispatlayan ehemmiyetli bir husustur. Bunun için Mevlidin izleri Hazreti Ömer dönemine kadar dayandırılmaktadır. Yine Hazreti Ömer dönemine ait olarak nakledilen şu bilgi oldukça önemlidir Hızla artan Müslüman nüfu­sun ve özellikle çocukların eğitimi için okullar yapılmış, resmî öğret­menler atanmış ve Suriye’nin fethiyle birlikte haftanın her günü eğitim yapılmaya başlanmıştı. Şam’dan Medine’ye dönen Hazreti Ömer, aralarında eğitim gören çocukların da bulunduğu bir topluluk tarafından karşılanmıştı. Bu gün çarşambaydı. Hazreti Ömer, kendisini karşılayanlar arasında çocukları da görünce, karşılama günü olan o günü, yani çarşamba günü ile birlikte perşembe ve cuma gününü de tatil ilân etmişti. Ayrıca çocuklar için her yıl, Kurban Bayramında dört gün ve “mevlid gecesi” dolayısıyla da bir hafta tatil günü belirlemiş ve bunu devam ettirenlere hayır duada, kaldıranlara da bedduada bulunmuştur. Bu gelenek son asırlara kadar devam etmiştir.[2] Bu hususu destekleyecek, başka bilgiler de bulunmaktadır. Meselâ Ebû Abdillâh Muhammed el-Lahmî es-Sebtî adında Endülüslü bir tarihçi mevlidle ilgili bilgi verirken bahsi geçen tatil konusuna da değinmektedir. Mevlid faaliyetlerine karşı çıkan hocasına şöyle cevap vermektedir “…Bu büyük günde, mevlid gününde, çocukların cami ve mekteplerdeki eğitimlerinin tatil edilmesini inkâr etmekte ve başka yerlerde insanların bu tatili yapmadıklarını sanmaktadır…”[3] Ebu Abdillah Muhammed es-Sebtî bu sözleriyle, Endülüs’te yapılan bu faaliyetlerin, Hicaz bölgesini kastederek Endülüs dışındaki ülkelerde de yapıldığını ve bu münasebetle mekteplerin tatil edildiğini hocasına hatırlatmak istemiştir. Ayrıca Hacca gidenlerin ve güvenilir seyyâhların Mekke’deki kutlamaları nakletmelerini de kendi görüşleri için delil göstermektedir. Zira Hazreti Ömer’e dayandırılan ve bu dönemlerde Endülüs’te uygulanan mekteplerin tatil edilmesi konusunun Mekke ve Medine’de uy­gulandığını belirten başka kaynaklar da bulunmaktadır. Mevlid gününün sevinç günü olduğu gerekçesiyle II./VIII. asırda özellikle Bağdat yöresinde bazı tasavvuf erbabının Ramazan ve Kurban Bayramında olduğu gibi mevlid gü­nünde de oruç tutmadıkları nakledilir. Yani mevlid günü bir bayram olarak kabul edilmiştir. Bunların dışında, günümüzdeki anlamda mevlid merâsimlerini ilk başlatanın kim olduğu, ne zaman, nerede ve nasıl başla­dığı konusunda fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak, III./IX. yüz yıldan itibaren İslâm dünyasına yayıldığı, resmî kutlamalar hâlinde her yıl düzenli olarak yapılan bu merasimlerin, Irak, Hicaz bölgesi, Yemen, Horasan İran, Hindistan, Mısır, Mağrib Fas, Tunus, Cezayir ve Endülüs gibi Müslümanların yaşadığı hemen hemen her bölgeyi kapsayacak kadar geniş bir coğrafyaya yayıldığı anlaşılmaktadır. Bu kutlamalar içerisinde Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere’nin ayrı bir yeri olmuştur. Zira Peygamber Efendimiz’in doğduğu ev mevlidü’n-nebî yapılan merâsimlerin başlangıç noktası ve merkezi hâlinde idi. Mekke’de “Mevlid Sokağı” olarak bilinen sokakta bulunan ve Haccâc ibn-i Yûsuf tarafından el-Beyzâ diye isimlendirilmiş olan bu ev, daha sonra Hârun-i Reşîd’in annesi el-Hayzurân tarafından mescide dönüştürülmüştür. Bu mescit mevlid günü ziyarete açılır, mevlid geceleri burada vaaz ve nasihat verilirdi. Ünlü ilim adamlarından Alî el-Kârî Mekke’deki bu törenlere bizzat katıldı­ğını ve mevlid mahallini ziyaret ettiğini belirtir.[4] Medine-i Münevvere’de Peygamber Efendimiz’in Ravzasının önünde, mevlidlerin okunduğu da aktarılan rivâyetler arasında yer almaktadır. Mevlid kutlamalarının en meşhuru Erbil kutlamalarıdır. Bu kutlamalar mevlid kutlamalarını düzenleyen ilk sultan, “Arap ve acemin mevlid ziyafetini yapan ilk sultan” olarak meşhur olan Erbil atabeyi Muzafferüddîn Gökbörü tarafından ilk defa resmî hâle getirilmiştir. Önce başşehir Erbil, daha sonraları Musul’da da yapılmış olan bu kutlamalar ol­dukça görkemli bir şekilde düzenlenirdi. Bu kutlamalara uzak yakın her bölgeden fakihler, sûfiler, vâizler, kırâat âlimleri, edip ve şâirler katılırdı. Halk ve devlet adamlarının da katıldığı bu topluluğa ziyafet verilir ve özellikle yoksul halka büyük yar­dımlarda bulunulurdu. Bu arada vaizler veya hatipler konuşma yapar, askerler de gösteriler düzenlerlerdi. 12 gün süren bu faaliyetlerle halkın gönlünü kazanan Muzafferüddîn Gökbörü, aynı zamanda pek çok ilim adamının, yazar ve şairin teveccühünü kazanmıştır. Endülüs’te Sebte ve Gırnata’da; Cezayir’de Tilimsan’da Zeytûniyye Câmii’nde düzenlenen mevlid merâsimleri pek meşhurdur. Özellikle Endülüs’teki kutlamalar aynı zamanda bir edebî yarışa dönüşmüştür. Mevlid için söylenen şiir veya kasideler ertesi yıl bir daha söylenmez ve birinci seçilen şiir veya kasidelere büyük ödüller verilirdi. Mevlid kutlamalarının en fazla yaygınlaştığı bölgelerden biri de Mısır’dır. Burada Şia Mezhebi’ni benimsemiş olan Fâtımîlerin hâkimiyet sürmesi ve bu kutlamalar arasına Şîa Mezhebi’nin oldukça önem verdiği Hazreti Ali, Hazreti Fâtıma ve Hazreti Hüseyin’in adına da mevlid törenlerinin ihdas edilmesinin büyük etkisi vardır. Ama mevlid kutlamalarının tamamen Fatımî geleneklerinden doğmuş olduğunu ileri sürmek doğru değildir. Bu kutlamalar, Osmanlı­ Devleti’nde Süleyman Çelebi’nin “Vesîletü’n-necât” adındaki meşhur mevlidi ile kendini göstermektedir. Sultan 3. Murad zamanında resmî kutlama hâline getirilerek Osmanlılardaki teşrifât protokol içerisinde “Mevlid Alayı” adıyla yerini almış olan mevlid merâsimleri, Sultan 2. Ahmed döneminde zirveye ulaşmıştır. Osmanlı ilim adamları veya şeyhülislâmlar bağış yapma veya vakıf kurma gibi değişik şekillerde bu faaliyetleri desteklemişlerdir. Şeyhülislâm Yahyâ Efendi’nin Rebîülevvel ayından Ramazan ayına kadar her hafta dergâhında mevlid okutması ve ziyafet vermesi, Şeyhülislâm Çerkez Halîl Efendi’nin mevlid okunması için büyük miktarda para vakfetmesi, Şeyhülislâm Hoca Sadeddîn Efendi’nin Sultan 3. Murad’ın vefatının yıl dönümü dolayısıyla Ayasofya Camii’nde okutulacak hatim ve mevlide katılması, ayrıca Mekke-i Mükerreme’de mevlid merâsiminde mevlidin okun­duğu kürsüye örtülmek üzere her yıl işlemeli değerli bir örtünün gönderilmesi, Osmanlılar’ın mevlid faaliyetlerine verdiği önemi gösteren en güzel örneklerdir. Mevlid dolayısıyla daha önce temas ettiğimiz tatil olayını Osmanlılar’da da görmekteyiz. Safer-1328/ Mart-1910’da Meclis-i Vükelâ’nın al­dığı bir kararla mevlid günü resmî tatiller arasına alın­mıştır. Mevlidin Maksadı ve İçeriği Müslüman toplumlarda gittikçe gelişen bir faaliyet olarak mevlidin maksadı konusunda önemli değerlendirmeler vardır. Genel kanaate göre mevlid ibadet olmaktan çok, dinî niteliği olan, birtakım iyilik­leri hayır ve hasenâtı ihtivâ eden içtimaî bir faaliyettir, yan­lışlara düşmemek kaydıyla bu faaliyetlerin sürdürülmesi toplum açısından faydalıdır. Bu maksada dayalı olarak pek çok hadîsçi, tefsirci, fıkıhçı, kıraat âlimi ve tarihçi bu kutlamaları yerinde ve güzel bir gelenek olarak görmüş ve teşvik etmişlerdir. – Bunlar da aynı şekilde bu kutlamalara sıcak bakmışlar, hattâ bunları teşvik etmişler ve bu faaliyetlere gösterilen tepkilere karşı, bunları savunan veya bu faaliyetleri teşvik eden eserler yazmışlardır. Özellikle İbn Hacer el-Heytemî, “Mevlid, Kur’ân okuma, Peygamber Efendimiz’e salât ve selâm getirme, şiir vs. okuma ve fakirlere iyilik ve ihsanda bulunmaktan ibarettir.” diyerek bu maksadı “yazılı kurallar” hâline getirmeye çalışmıştır. Mevlidi çok önemli bir içtimaî değer olarak değerlendiren İbn Hacer’e göre, bu faaliyetlerin iyi taraflarının ön plâna çıkarılması ve esallallâhu aleyhi ve sellema aykırı hususların da yapılmamasına dikkat edilmesi gerekir. Böyle olduğu takdirde güzel bir şey olur. Bu görüşleri aynen aktaran Celâlüddîn es-Süyûtî bu konuyu hararetli bir şekilde savunmakta ve karşı çıkanlara, kısa fakat kesin ve açık ifadelerle şöyle cevap vermektedir “Bunlar Peygamber Efendimiz’e olan sevgi ve saygının ifadesi, bir sevinç göste­risi olduğundan yapanın mükâfat alacağı bir yeniliktir, bunlardan fazla bir şey yoktur.” Mevlidin maksadının, Peygamber Efendimiz’e olan sevginin yaygınlaştırılması olduğunu belirten Süyûtî, bu kutlamaları yaygınlaştıran Muzafferuddîn Gökbörü’yü de minnetle anar. Osmanlı mutasavvıf ve ilim adamlarından Abdurrahmân İbn-i Yakûb Çelebi, mevlidin maksat ve muhtevasını daha sistematik bir şekilde izah etmeye çalışmıştır “Mevlid, konusu itibariyle, Peygamber Efendimiz’in hayatını konu alan siyer tarih ilminin bir parçasıdır. Rebîülevvel ayında Müslümanların dünyevî ve uh­revî iyilikler elde etmek maksadıyla toplanıp Kur’ân okuma, salât ve selâm getirme, Peygamber Efendimiz’in üstünlüğünü anlatan şiir vs. okuma; iyi­lik ve ihsanda bulunma, sevinç gösterileri yapma, yemek ve tatlı yedirmeden ibarettir.” Ona göre mevlidin “hükmü” yani esası ve gayesi Peygamber Efendimiz’in doğumu münasebetiyle sevinmek; “rüknü” yani icra şekli ise Kur’ân okuma, Peygamber Efendimiz’e salât ve selâm getirme, Peygamber Efendimiz’in doğuşuyla ilgili şiir ve methiyeler okuma, iyilik ve ihsanda bulunmaktır. Buna göre mevliddeki asıl maksat, Peygamber Efendimiz’in doğumu vesilesiyle sevin­mektir. Endülüs kutlamalarında da aynı maksadı görmekteyiz “Mevlid gecelerini ihyâ etmemiz gerekir, bu konudaki sözlerimiz ve yaptıklarımız güzeldir; Biz muhtaçları do­yurur, çıplakları giydirir ve bunların ailelerine yardım ederiz.” şeklindeki ifadeler, mevlidin maksadını açıkça belirtmektedir. Osmanlılar dönemindeki pek çok ilim adamı da konuya olumlu açıdan bakmıştır. Edirne müftüsü olarak tanınan Mehmed Fevzi Efendi, mevlid okutmanın güzel bir âdet olduğunu ispat etmeye ve karşı çıkanlara cevap vermeye çalışmıştır. İbn Hacer el-Heytemî, Süyûtî ve İbn Kesîr gibi ileri gelen ilim adamlarının görüş birliği içerisinde bulunmalarını kendisi için önemli bir delil sayarak mevlidin koyu bir savunucusu olmuştur. Ayrıca masraflarını bizzat kendisi karşılayarak Medine-i Münevvere, Kayseri ve Edirne’de mevlid okunmasını sağlamıştır. Arapça veya Farsça yazılmış yüzlerce mevlid yanında, Erzurumlu Mustafa Darîr’den Beyzâde Mustafa Efendi ve Edirne Müftüsü Mehmed Fevzi Efendi’ye kadar, pek çok ilim adamı, şair ve edip tarafından pek çok Türkçe mevlid yazılmıştır. Ancak bunlar içerisinde Süleyman Çe­lebi’nin kaleme aldığı “Vesîletu’n-necât” adlı mevlid diğer diller de dâhil olmak üzere bütün mevlidler içerisinde mühim bir değere sahiptir. Düzenlenen mevlid tören­lerine yasak hususların karıştırılmaması kadar, mevlid olarak okunan metinlerin sıhhati ve kaynağı da önemlidir. Mevlide konu olan bilgilerin kaynağı birinci derecede hadîs külliyatına, siyer kitaplarına ve daha sonra da tefsir kitaplarında aktarılan güvenilir rivayetlere dayanmalıdır. Zira mevlidde yanlış ve mesnetsiz bilgileri aktaranlar veya bunları mevlid olarak takdim edenler şiddetli bir şekilde eleştirilmişler, hattâ “yalancı, uydurmacı” diye vasıflandırılmışlardır. Peygamber Efendimiz, daha doğduğu andan itibaren övülmeye başlanmıştır “Bana bu güzel ve zarif çocuğu veren Allah’a hamd olsun!” diyen dedesi Abdulmuttalib’in, ve “Sen doğunca dünya ışığa büründü ve Sen’in nûrunla ufuklar aydınlandı.” diyen amcası Hazreti Abbas’ın deyişleri bunlardan sadece birkaçıdır. İslâmiyet’in gelişinden sonra ise pek çok Sahâbî şâir O’nu övme için yarışmışlardır. Bu methiyelerin bir kısmında Peygamber Efendimiz’in doğumu, kasidenin bir kısmı, parçası olarak dile getirilir, yani bununla sınırlıdır. Ancak zamanla Peygamber Efendimiz’in nûrunun yaratılışıyla başlayıp vefâtıyla son bulan mevlid konusuna, fizikî ve ahlâkî özelliklerini tasvir eden “şemâil” konuları da dahil edilmiştir. Safiyyuddîn el-Hıllî’nin “Sen’in doğumun hürmetine ateşler söndü ve sevinçten saraylar çöktü.” diyerek başladığı veya ünlü mutasavvıf şair Busîrî’nin Kasîde-i Bur’e adlı ünlü kasidesinde dile getirdiği gibi pek çok şair, Peygamber Efendimiz’in doğumunu ve doğumu anındaki harikulâde olayları büyük bir ustalıkla anlatmaya çalışmışlardır. Mevlide genelde “Daha levh-i mahfûz ve kalem yok iken ve gökyüzü daha yükseltilmemiş iken O, vardı.” veya “Muhammed’in nûru, yıldızların burçlarında dolaştığı gibi, annesinden zuhur edinceye kadar, tertemiz, yüce ve şeref sahibi kişilerde dolaşmaya devam etti.” şeklinde Peygamber Efendimiz’in “nûru”nun dile getirildiği bir girizgâhla başlanır. Güneşe, dolunaya veya yıldızlara benzetilen bu “nûr” karanlıkları ve cehaleti yok eden, bütün kâinatı aydınlatan bir sembol olmuştur. “O öyle bir Habîb’dir ki, güneş, ay ve yıldızların nûru O’nun nûrundan yaratılmıştır.” ve “Şüphesiz Peygamber Efendimiz kendisiyle aydınlığa ulaşılan bir nûrdur.” “Hidâ­yet sabahı” doğan ve bütün kâinatı kuşatan bu “nûr” ile yeni bir zaman başlamıştır. Peygamber Efendimiz’in doğuşu, güneşin doğuşuna veya sabahın o ilk parlaklığına, yüzü dolunaya veya güneşe benzetilerek bununla aynı zamanda İslâmiyet’in doğuşuna işaret edilmiştir. Hazreti Âmine’nin hâmile iken, hamileliğinin her ayında bir peygamberin “Çocuğunun ismini Muhammed koy!” şeklindeki telkin ve müjdelere; meleklerin sevincine şahit olması gibi hususlar özenle işlenen konular arasında yer almaktadır. Aynı şekilde doğumun gerçekleştiği esnada vilâdet kısmında anlatılan bilgilerin tamamı Hazreti Âmine’nin doğum esnasında gördüğü rüyaya dayanır. Peygamber Efendimiz “… Ben, babam İbrâhim’in duası, İsâ’nın müjdesi ve annem Âmine’nin gördüğü rüyâ üzereyim.”[5] sözüyle de buna işaret etmiştir. Peygamber Efendimiz, “İlkbahar” anlamına gelen “Rebîülevvel” ayında doğduğundan Rebîülevvel kelimesi de ayrı bir önem kazanmıştır. Ay ve mevsim için kullanılan bu ad, aynı zamanda Peygamber Efendimiz için de kullanılmıştır. “Üç ilkbahar”ın bir araya gelmesiyle, yani ilkbahar mevsiminde, ilkbahar ayında “İlkbahar”ın doğumuyla bütün güzelliklerin ve iyiliklerin buluştuğu ve bununla bütün kâinatın sevince büründüğü dile getirilir “Rebîülevvel ayında ve bahar mevsiminde kalbler için bahar olan O Zât doğdu, O bir bahardır! Hem de nasıl bir bahar! Güzel kokusu burcu burcu yayılır; insanlar arasında yürüyen bir bahar! Sayesinde umut çınarlarının yeşerdiği bir bahar; Âhirette eli küçükler güçsüzler için şefaatçi olan bir bahar! Cömert toprakların fışkırmaya başladığı bir bahar; Semanın bereket yağdırdığı bir bahar, İşte O’nun ismi Hâmid, Ahmed, Mustafa; O, Hamîd övülmüş, şanı yüce, yücelerin yücesi olandır.” Bir başka yerde “O gecede bütün insanlığı sevinç kapladı ve o gecede cennetin sarayları süslendi, Bu bize sevinç getiren ilkbahardır; o, güzellikte bütün zamanlardan üstündür, Zira onda, kendisinden yardım istenen ve Azîz olan Allah’ın Rasûlü Mustafâ’nın doğumu vardır.”[6] Mevlidlerde, Peygamber Efendimiz’in doğumuyla bütün kâinatın sevindiği, meleklerin bu sevinci doğuya, batıya ve bir de Kâbe’nin üzerine diktikleri sancaklarla bütün kâinata ilân etttikleri dile getirilir. Bu arada fizikî güzelliği, ahlâkı, güzel konuşması, vefâkâr, kalben ve ruhen temiz, sabırlı, eziyetlere karşı son derece dayanıklı, Allah katında en yüce makama sahip oluşu, halk arasında “Emîn” birisi olarak tanınması ve sevilmesi, soyunun üstünlüğü, sırasıyla işlenen önemli konular arasında yer almaktadır. Özellikle ilk dönemlerde ferdî okunan mevlidlerin daha sonraları mevlidhanlar tarafından topluluğun/halkın huzurunda âhenkli bir şekilde nağmeli okunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mevlidin okunuş şekli için de belirli usüller konmuştur. Mevlid merasimlerine Kur’ân okunarak başlanması usül hâline gelmiştir. İlk önce Kur’ân-ı Kerîm’den اَوَلاَ يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِى كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لاَ يَتُوبُونَ وَلاَ هُمْ يَذَّكَّرُونَ * وَاِذَا مَا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ نَظَرَ بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ هَلْ يَرٰیكُمْ مِنْ اَحَدٍ ثُمَّ انْصَرَفُوا صَرَفَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَ يَفْقَهُونَ * لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَريِصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنيِنَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ * فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لاَ اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظيِمِ * “Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar; Bir sûre indirildi mi, “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışıp giderler. Anlamayan bir toplum olmalarından dolayı, Allah onların kalblerini çevirmiştir; Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir; Eğer yüz çevirirlerse, de ki “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın sahibidir.”[7] âyetleri okunarak başlanır. Daha sonra diğer bölümlere geçilir. Peygamber Efendimiz’in soyu ve nesebi, yaratılışı, soyu ve soyunun üstünlüğü; babası Abdullah ile annesi Âmine’nin evliliği ve bu konuda cereyan eden bazı olaylar; Hazreti Âmine’nin hâmilelik dönemi, annesinin gayptan duyduğu sesler, aldığı müjdeler ve gördüğü rüyâlar ve son kısımda doğum hâdisesi vilâdet ve bu esnada meydana gelen olaylar, süt anneye verilişi dile getirilir. Mevlid kısa bir duâ ile son bulur. Mevlidin en önemli hususlarından biri “ayağa kalkma” olayıdır. Mevlidin velâdet kısmı okunduğu esnada Peygamber Efendimiz’in dünyaya geliş ânını sembolize eden ve Süleyman Çelebi’nin “Doğdu ol saatte O Şah-ı Rüsül” şeklinde ifade ettiği sözler okunur okunmaz tazim için ayağa kalkılır. Bu ayağa kalkma işini ilk defa VIII./XIV. asırda Takıyyüddîn es-Sübkî adında mutasavvıf ve dindar bir ilim adamının başlattığı nakledilir. İleri gelen ilim adamlarının da bulunduğu Emeviye Camii’nde okunan mevlid esnasında mevlidhân, bir şâirin “En güzel yazı yazan eller, altın harflerle Muhammed Mustafa’ya methiye yazsa azdır, İleri gelen kişiler, O’nun adını duyduklarında saflar hâlinde ve topluca ayağa kalksa azdır.” mealindeki beyitleri okununca Takiyyüddîn es-Sübkî hemen ayağa kalkmış ve diğer dinleyiciler de ona uyarak hemen ayağa kalkmışlardır. Bundan sonra gelenek hâline gelen bu husus, böylece devam ettirilmiştir. Mevlid oldukça sade ve anlaşılır bir şekilde, halkın anlayacağı bir üslûpta yazılmıştır. Bununla birlikte dinleyici için cazip olan hoş karşılanan üslûp ve sanat özelliğini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Meselâ Peygamber Efendimiz’in dünyaya gelişini, şu güzel ifadelerle bütün kâinata ilân etme gibi bir sesleniş vardır “Bu, kalbimi sevgisiyle doldurandır, Bu, sevgisinden dolayı gözlerimin uyumadığı kişidir, Bu gözleri sürmeli, Bu Mustafa’dır; Bu, yüzü güzel, Bu biricik olandır, Bu, nitelikleri üstün, Bu Murteza’dır, Bu Habîbullah’tır, Bu Efendimiz’dir.” Sonuç olarak, Peygamber Efendimiz’in doğum günü için özel bir kavram hâline gelen “mevlid” başlangıcından kısa bir süre sonra resmî kut­lama hâlini almış ve İslâmî geleneğe uygun muhtevası ve sınırları belli sosyal bir faaliyet olarak sürmüştür. Bu kutlamalar aynı zamanda ilmî ve edebî faali­yetleri de beraberinde getirmiştir. Hatice Başkan Dipnotlar [1] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Sahihu Müslim, II, 819; Müsnedu Ahmed, V, 297; Sünenü’l-Beyhakî, IV, 300. [2] Abdu’l-Hay el-Kettânî, et-Terâtîbu’l-idâriyye Nizâmu’l-hüûmeti’n-nebeviyye, Beyrut, tsz. 2. Baskı, II, 200. [3] Ebu Abdillah Muhammed, ed-Durru’l-munazzam fî mevlidi Nebiyyi’l-muazzam, vrk. 12/a. [4] Alî el-Kârî, el-Mevridu’r-revî fî mevlidi’n-Nrbî, [5] el-Müstedrek ala’s-sahîhayn, II, 453. [6] Afîf b. Nûr Celâl, Mevlidu’n-Nebî, vrk. 173/a. [7] Tevbe Sûresi, 126-129. Peygamberimizin anlamlı sözleri nelerdir? Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. Kurban kesiniz. Onunla nefsi temizleyiniz. Bir kimse gününde kurbanını alır kıbleye yatırırsa onun boynuzu tersi kanıkılı ve her zerresi Kıyâmet Günü o kimse için hazır olur. Yere düşen kan Alah'ın muhâfazasına düşmüş olur. Az infak edinçok ecir alın. Hiçbir farz namazı kasten terk etme. Kim namazı kasten terk ederse İlâhı koruma ve teminattan mahrum kalır. Kim insanların dînî işlerinde Allah'ın faydalı kıldığı bir ilmi gizlerse Allah Kıyâmet günü onu ateşten bir gem ile gemler. Kim insanların kalbini çekmek için kelamın kullanılışını öğrenirse Allah Kıyâmet günü ondan ne farz ne nâfile hiçbir ibâdetini kabul etmez! Kim bir serçeyi gereksizce öldürürse o serçe kıyâmet günü arşın altından şöyle seslenerek gelir Sor şuna Yâ Rab! Beni niçin menfaatsiz yere öldürdü. Yazıklar olsun o kimseye ki halkı güldürmek için yalan söyler. Veyl azâbı ona veyl azâbı ona veyl azâbı ona. Kim bir mü'min kardeşinin ticâretindeki ikâlesini kabul ederse Cenâb-ı Hakk da âhirette onun hatalarını bağışlar düştüğü yerden kaldırır mü'min kardeşine gösterdiği kolaylıktan dolayı onu mağfiret eder. Kim bir ayıbı bulunan malı o kusurunu açıklamadan satarsa Allah'ın dâimî gazabı içinde kalır ve melekler durmadan ona lânet eder Kimin ilmi artar da zühdü artmazsa onun sâdece Allah'tan uzaklaşması artmış demektir. Kim bildiği bir ilimden suâl edilir de onu gizlerse kıyâmet günü ağzı ateşten bir gem ile gemlenir. Kıyamet yaklaştı halbuki insanların dünyâya karşı ancak hırsları artıyor. Dünyâ ancak onların Cenâb-ı Hakk'a uzaklıklarını ziyâdeleştirir. İki nîmet vardır ki insanların pek çoğu her ikisinden de aldanmışlardır Sıhhat ve boş vakit! Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa sanki gecenin yarısını namaz ile ihyâ etmiş ayakta durmuş gibi olur. Kimde sabah namazını cemâatle kılarsa sanki gecenin tamamında namaz kılmış gibi olur. Üç nevi insana merhamet edin Bir kavmin fakir düşmüş zenginine zelîl olmuş azîzine ve bir de ahmakların ve câhillerin oyuncağı olmuş âlime! Âdemoğlunun sözlerinin hepsi aleyhinedir. Ancak mâfura dinin güzel gördüklerini emir veya münkerden dinin kötü gördüklerinden nehiy veyahut Yüce Allah'ı zikir bundan müstesnâdır. Kim iki kız çocuğunu büluğ çağına ulaşıncaya kadar besler terbiye ederse kıyâmet günü o benimle şöyle olduğumuz hâlde gelir. buyurdu ve iki parmağını bir araya getirdi. Bir topluluk Allah'ı zikretmek üzere toplanmaya görsünler ille kendilerine 'mağfiret edilmiş kalkınız' denilir de oradan öyle dağılırlar. Kim Allah'a kavuşmaktan hoşlanırsa Allah da onun kavuşmasından hoşlanır; kim Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da onun kavuşmasından hoşlanmaz. Dünyâdan yüz çevirmek kalbi ve bedeni rahatlatır. Dünyâya tama' etmek ise keder ve hüznü uzun kılar. Şeytan ilim öğren öğrenmeden amele lüzûm yok der ve dâimâ ilmi teşvik eder ameli sona bıraktırır derken adam amel etmeden ölür gider. Kimin üç kızı veya üç kız kardeşi iki kızı veya iki kız kardeşi bulunur da onları gözetmeyi güzel yapar ve onlar hakkında Allah'tan korkarsa karşılığında kendisi için cennet vardır. Kimin barındırdığı esirgediği ve terbiyesiyle meşgul olduğu üç kız evlâdı varsa elbette ona cennet vâcip olur. Denildi ki 'Yâ Rasûlallâh! İki kızı varsa' İki kızı varsa da.. Allahü teâlânın kula en yakın olduğu zaman gecenin ikinci yarısıdır. O saatte Allahü teâlâyı zikredenlerden olabiliyorsan ol! Ekini hasat ettiğiniz zaman fakirlerin haklarını verin ve israf etmeyin! Allahü teâlâ israf edenleri elbette sevmez. Hasta ziyâretine gittiğinizde ona ömrü ve hastalığı konusunda güzel sözler söyleyip ümit veriniz! Bir mümin namaz kılmaya başlayınca Cennet kapıları onun için açılır. Rabbi ile arasında bulunan perdeler kalkar. Bu hâl namaz bitinceye kadar devam eder. Allahü teâlâ bana farzları yerine getirmemi emrettiği gibi insanlarla güzel geçinmemi de emretti. Gıybet insanın sevabını ve iyi amellerini ateşin kuru odunu yaktığı gibi yakar. İnsanlar içinde kadın üzerinde en fazla hak sahibi kocası erkeğin üzerinde de anasıdır. Allahü teâlâ her Cumâ günü 600 000 kişiyi Cehennemden azat eder. Bunların hepsi Cehenneme lâyık olup Cumâ gününün bereketi ile Cehennemden çıkarılır. Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar Allahü teâlânın sizlere emânetidir. Onlara yumuşak olunuz ve iyilik ediniz! İnsanların dünyada endişesi en büyük olanı mümin kimsedir. Çünkü hem dünyası hem de âhıreti için endişelidir. Her nemâzdan sonra üç kerre Estagfirullahel’azîm ellezî lâ ilâhe illâ huv el-hayyel-kayyûme ve etübü ileyh okuyanın bütün günâhları afv olur. İstigfâra devâm edeni çok okuyanı Allahü teâlâ derdlerden sıkıntılardan kurtarır. Onu hiç ummadığı yerden rızklandırır. Yâ Ebâ Hüreyre! Kuşluk namazını terk etme! Cennetin bir kapısı vardır ki ona “Duhâ kapısı” derler. Bu kapıdan yalnız kuşluk namazı kılanlar girer. Zikrin en hayırlısı gizli olanı rızkın en hayırlısı da yetecek kadar olanıdır. [Ahmed b. Hanbel] Bir kimse bir mazlumla onun hakkını alıncaya kadar yürüse ayaklarının kaydığı günde Hak Teala onun iki ayağını sabit kılar. Bir zaman sonra benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılır bunlardan ancak bir tanesi kurtulur. Cehennemden kurtulan fırka; benim ve ashabımın gitdiği yolda olanların fırkasıdır. Kim ki kurban kesmeye malî kudreti yerinde olur da kesmezse o kimse namazgâhımıza sakın yaklaşmasın. Herhangi bir genç bir ihtiyara yaşından dolayı hürmet ederse Allah’u Teala da o gence yaşlandığında hürmet edecek kimseleri bahşeder .. Ruhlar toplanmış ordular gibi yaratıldılar. Onlardan, önceden tanışıp birbirlerinden hoşlananlar dünyadada kaynaşırlar. Ruhlar aleminde birbirlerinden hoşlanmayanlar dünyadada zıtlaşırlar. Unutmayın.! Yaktığınız can kadar canınız yanacak ve üzdüğünüz kadar üzüleceksiniz.. Allah korkusundan gözlerinden sinek başı kadar yaş çıkıp da yanaklarına düşen bir mümin kula,asla cehennem ateşi değmez! İyilik yap ehli olana da, olmayana da, ehline isabet ederse yerini bulur. Etmez ise ehli sen olursun." Size iki nasihatçi bıraktım. Bunlardan biri susar,diğeri konuşur. Susan nasihatçi ölüm, konuşan ise Kur'an-ı Kerim'dir Siz kendiniz namuslu olun ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar. Sayfa İçeriği Peygamber Efendimizin Sözleri Kısa, Peygamber Efendimizin Özlü Sözleri, Peygamber Efendimizin Sözleri Ve Hadisleri, Peygamber Efendimizin Sözleri İndir, Peygamber Efendimizin Sözleri Ve ÖğütleriBu güzel sayfada sizler için Peygamber Efendimizin en güzel sözlerini hazırladık. Sayfadaki Peygamber Efendimizin özlü sözlerini facebook, twitter ve whatsapp ile ya da kısa mesaj ile paylaşın. PEYGAMBER EFENDİMİZİN GÜZEL SÖZLERİ Manşet Bana yakın olanlar soyumdan gelenler değil, yolumdan gidenlerdir. Güler yüzlülük kini giderir. Ne yaparsan onun karşılığını göreceksin. Mümin bir delikten iki defa sokulmaz. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir. Helalinden ye ki; duaların kabul olsun. Bilgisizler içinde bir bilgili ölüler içinde bir diridir. Rüşvet veren de alan da cehennemdedir. İnsanlar babalarından çok zamanlarına benzerler. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Kuran okuyan kimse bunamaz, unutkanlık yaşamaz. En hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir. Yemeklerinizi toplu olarak yiyin; yemekleriniz bereketli olsun. Halka teşekkürde bulunmayan Allah a en faziletlisi zalim sultan katında hakkı söylemektir. Mizana ilk konulacak amel, güzel ahlak ve cömertliktir. Allah sevdiği kulunun kalbini sevdiği kulunun kalbiyle birleştirir. Nefret etme, çok seversin. Çok sevme, nefret edersin. Canı yanan sabretsin. Can yakan canının yanacağı günü beklesin. Kalp kırmak 70 kere Kabe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır. Bana yakın olanlar soyumdan gelenler değil, yolumdan gidenlerdir. Bir kavme su dağıtan, onların hepsinden sonra su içecektir. Her çile cennet yolunun bir taşıdır. İmtihandan kaçan Ahireti kaybeder. Hayatta üç şey kişinin özüne zarar verir. Öfke, açgözlülük, kardeşlerine gelen belaya sevinme. Sonra Allah ona afiyet sana bela verir. Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Hiçbir kimse, el emeği ve helal kazancından daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah’tan faydalı ilim isteyin ve fayda vermeyen ilimden Allah’a sığının. Veren el alan elden hayırlıdır. Çünkü veren el infak edici alan el ise isteyici eldir. Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili olmadıkça da kalbi doğru olmaz. Zenginlik servetin çokluğuyla değildir. Gerçek zenginlik ruhun zenginliğidir. Şurası muhakkak ki oruçlunun iftarını açtığı zaman reddedilmeyen makbul bir duası vardır. İnsanları inandıklarından vazgeçirmek onları bir şeye inandırmaktan daha zordur. İnsanoğlu Allah’a karşı kurban gününde kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Cennete ilk çağırılacak olanlar, bollukta darlıkta hep Allah’a şükür eden hamdçılardır. İki sesi Allah sevmez Musibete uğradığında feryat etmeyi ve nimete kavuştuğunda saz çalmayı. Kafir bile olsa hiç kimsenin kalbini kırma! Kalp kırmak Allahü Tealayı incitmek demektir. İyilik yap ehli olana da olmayana da ehline isabet ederse yerini bulur. etmez ise ehli sen olursun. Kıyamet günü insanların en çok azap görenleri, Allah’ın yarattıklarını taklit edenlerdir. Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır. Cenazede çabuk olun; eğer salih biri ise kendisine iyilik etmiş olursunuz. Böyle biri değilse, belayı bir an önce sırtınızdan atmış olursunuz. Kınayıcı olmayın, kınamayın insanları, bir kınayıcının kınadığı şeyi Allah ona göstermeden canını arkadaşının dini üzeredir. O halde sizden birisi kiminle arkadaşlık yaptığına dikkat etsin. Kişi sevdiği ile beraberhaşrolunacaktırdir.

peygamber efendimizin doğumuyla ilgili sözler